4 Kasım 2012 Pazar

Türkçe Şiire Bir "Nabıyonuz Ya Siz Kurumu" Lazım


Behçet Bey diyor ki;


I have a dream sevgili şiir sevicileri!

Bu dream aslen çok yönlü bir kurumdur. Lakin sakın ha bu “kurum” lafından bürokratik bir şey anlaşılmasın. Bu kurum soyut ve çoğul bir gönüllüler topluluğunun doğal olmayan iletişim yollarıyla bir araya gelip çeşitli hayati durumlara müdahalelerde bulunması yoluyla vücut bulacaktır. Bu önemli kurumun adı ise “Nabıyonuz Ya Siz Kurumu” şeklinde olacaktır.

Peki nedir bu hayati durumlar?

İki ana başlık üzerinde hassasiyetle durulacak ve gerekli görülen yerlerde diğer hayati hususlara da müdahalelerde bulunulacaktır. İki ana başlığın birincisini şöyle açıklamaya çalışayım :


Mesela bu dünyaya aşkınızın bir meyvesi olarak çocuk getiriyorsunuz. Çocuğunuza şapşahane bir isim bulduğunuzu düşünerek nüfus müdürlüğüne gidiyorsunuz. Nüfus müdürlüğünde görevli memur size “Çocuğunuzun adını ne koymaya karar verdiniz?” türünden bir sual yöneltiyor. Ve siz sevinç içinde mesela “ Davutcan!” diyorsunuz. İşte tam bu sırada “Nabıyonuz Ya Siz Kurumu”ndan bir gönüllü şimşek hızıyla arkanızda beliriveriyor ve sizi sol omzunuzdan hafifçe dürttükten sonra beş parmak açtığı elini sağa ve sola çevirerek  şöyle diyor “Nabıyonuz ya siz! Davutcan diye isim mi olur?” Ardından bu ismi koymaya çalışan kişileri bir köşeye çekip “Bakınız, sonuna  Can, Gül gibi şeyler eklenen isimler bitti artık. Rica ediyoruz koymayın bu ismi.” diyor. Daha sonra bu ismi koymak isteyen kişiler kısa bir süre düşündükten sonra koymaya çalıştıkları ismin saçmalığını anlıyor ve Nabıyonuz Ya Siz Kurumu (NYSK) gönüllüsüne teşekkür ederek mekândan ayrılıyorlar. Bu uygulama aynı  şekilde mesela Hakancan, Ömürcan, Utkucan, Melekgül vb. isimler talihsiz yavrucaklara konulmaya çalışıldığında da etkin olarak kullanılabilir.


İkinci ana başlık ise Türkçe şiirde bir devrim yapmak amacıyla uygulanacaktır. NYSK gönüllüleri şiir yazan ya da yazdığını sanan birçok insanın numaralarını bir şekilde ele geçirecek ve bu kişileri ciddi bir biçimde izlemeye başlayacaktır. Şiir basan tüm dergiler ve yeni çıkan tüm şiir kitapları düzenli olarak takip edilecek ve müdahale gerektiren konularda hemen harekete geçilecektir. Mesela bir şiirde, şiir gayet güzel akarken şöyle bir bölüm başladığını tespit edelim:


“ve elimizi göklere açarak
rabbim kurtar bizi bu acayip kölelikten
rabbim otobanları iptal et
rabbim topraklarımızı işleyerek doyuralım karnımızı ne olur
rabbim bir peygamber daha
……………………………”


İşte bu dizeleri okuyan bir NYSK görevlisi hemen telefona sarılıp bu şiiri yazan insana ulaşıyor ve diyor ki “Beyfendi, maalesef  “ rabbim” ile başlayan dizeler Ah Muhsin Ünlü ile başladı ve bitti. Bu konuda sizi uyarmak isteriz, iyi günler."

Örnekler çoğaltılabilir. Yine mesela evinde oturup Jacques Derrida'nın "Gramatoloji" kitabını okuyan bir günümüz şiir eleştirmeni, tükenmez kalemini yavaşça alıp bir cümlenin altını " Bir gün eleştiri yazarken lazım olur" diye düşünüp çizerken yine bir NYSK gönüllüsü bir ip ile son sürat uçarak bu eleştirmenin evinin camından içeri dalar ve der ki "Beyefendi elinize aldığınız her felsefi içerikli kitabı alıntı yapmak için kullanmayın lütfen. Biraz da düşünce üretmeye çalışın.” Sonra da geldiği istikamete doğru yeniden uçarak gözden kaybolur. Sarsılan eleştirmen kalemini bir kenara bırakıp "Evet yaa. Böyle hep alıntı hep alıntı yaşantı mı olur? Gideyim de iki ekmek alayım." diyerek kitap çizmekten ve her yazısının yarısını alıntıyla doldurmaktan vazgeçer.







2


Liman Mehmetcihat’ın  “Avangard şiirin eleştirisi de avangard olmalıdır” şeklinde özetlediği yeni bir eleştiri türünün memleketimize kazandırılması için gerekli çalışmaları da yine NYSK başlatacaktır. Bu yönde ilk adım ise  “Aşk şiirleri üzerine aşk şiirleri” yazılarak” atılacaktır.


NYSK görevlileri bir araya toplanarak, günümüze kadar yazılmış en popüler aşk şiirlerini oylayacak ve belki de şiir denen şeyin tanımlanmasına neden olan bu şeyleri eğip bükerek yeniden yaratacak ve “Şiir” ya da “Aşk şiiri” (Ki artık bu ikisinin birbirinden ayrılması imkânsızlaşmıştır) denen şeyleri yeniden boşaltacaktır.


Mesela Attila İlhan’ın meşhur “Ben Sana Mecburum” şiiri kekeme bir çocuk ağzıyla yeniden yapılarak halka sunulacaktır. Şiirin adı bir iki harfle değiştirilerek, aslında bugüne kadar yaratılan tüm o duygusallıkların bir iki harfin yer değiştirmesiyle ne kadar da saçma bir noktaya eğrilebileceği hesaplanacaktır (Yapılan çalışmalarda “Ben sana memnunum diyemezsin” şeklinde garip örneklerle karşılaşılsa da sonraki aşamalar da daha sağlıklı sonuçlara ulaşıldığı tespit edilmiştir).  Ardından ise “Bir telefon mesajı olarak şiir” başlığı altında “Çökertme ve yeniden kırılma” seansları düzenlenecektir.

Bn sna mcbrm şeklinde birçok kişiye mesaj atılarak eleştirinin neyin eleştirisi olduğu ve hangi eylem türleriyle işlevselleşebildiği sorgulanacaktır. Bir sonraki ve son aşama ise eylem kararının sokağa “inmesi” yle vuku bulacaktır. Günümüzde pek popülist olan ve ağızdan bir türlü düşmeyen “Halk”ın ne idüğü olduğu görülecektir. Yıllardır seslenilen, adına bir şeyler yapılan, “inilen” halk kimdir ve nerededir? Varsa eğer “Halkçı” olmanın, ya da “Halkçı şiir” yazmanın neye dalalet olduğu tartışılacaktır. Mesela ben şimdi halka inen biriyim diyelim, onla ilgili şiirler yazıyorum, onu savunuyorum, peki kimim ben? Kendimi nerede konumlandırıp da halka iniyorum? Bu tip sorulara ise genel olarak “Halka inme gereksinimi duyan kişi halkı bilmeyen kişidir” türünde cevaplar verilecektir. Zira kendini “Halkçı” şu ya da “Halkçı” bu şeklinde tanımlayan kişi bir noktada eleştirmen de olabildiği için, halkın kendisinde bulunmayan bir kültüre sahip olmakla övünür gibidir.






3

NYSK’ya kabul şartları ise şu şekilde olabilir::

1- “Şiir şudur” “Şiirde şu vardır” “Şiirde bu yoktur” şeklinde tanımlamalar yapanlar kuruma alınmayacaktır.

2- Bilmem ne manifestosu diye ortalığa zıplayanlar kuruma alınmayacaktır. Şiirin manifestosu ancak şiir yazılarak gerçekleşir. Fazla söz ve temaşaya müsamaha gösterilmeyecektir

3- Şiir ya da edebiyatı bir disiplin haline getiren ve buna göre yorumlar geliştiren kişiler Sürat Kargo ile Hilmi Yavuz ve benzerlerine yollanacaktır.

4- “ …’nın Sonu “. …’nın Ölümü gibisinden laflar, gerçekten de bu şeylerin sonunu getirmeyecek ya da ölümüne sebebiyet vermeyecekse kullanılmayacaktır.




İşte bu kurum ile klişeden kaçmak imkânlı hale gelebilir. Saydığımız öneriler bir yöntem haline gelip hem blog fedailerine, hem ağabeylere, hem Allah kitap şairlerine, hem de polemik sevici aynı zamanda kafa kesici ve kılıçlı şizofrenik vakalara uygulanırsa güzel günler görebiliriz.

30 Ekim 2012 Salı

Gelin Ben Size Bir Behçet Abiyim


"Bak kardeşim gel gelme önemli değil ama bekletme tamam mı lan!" (Az kaldı)

Şiir:

Uğur Eymirli: Elimizde Hiçbir Tekerleğin Hangi Tarihle İcat

Monica Papi: Ana Kapıda Güvenlik Görevlisi Olarak Durmak

Aras Keser: Ölü Bütün Behçet

Münir Yenimo: epilepsy

Yazı:

Eren Barış & Aras Keser: Kıssa Devre Konuşmalar

Aras Keser: Ali Var Özgür Var Bir De Kitabı Yetmez Ama Hayır Ama Hayır Lan.

Görsel:

Liman M. : Garibanism

Münir Yenimo: Türkiye Türklerindir Ulan!

... - "Bir Daha Çıkmayan Dergiler Dibi"