1995
yılının Mart ayında bir adam doğal olmayan yöntemlerle dünyaya geldi. Dünyada
geçirdiği ilk yıllarda çevresi ile ilgilenmeden sadece pencereden bakmak
suretiyle sosyal bir birey olmaya çalıştı. Evinden ilk kez 7. yaşını kutlamak
için ayrıldı. Yanında haşlanmış yumurta ve bir miktar ekmek vardı. Adam 7
yaşındaydı ve dünya onun için çok farklıydı.
9
yaşında evden kaçmaya karar verdi. 19 yaşında evden kaçtı. Üç gece camilerde
bir gece de çimlerde yattı. Karşısına çıkan tüm kitapları okudu. Çoğunu anladı.
Cennete gitmeye, okuduğu ve balinalarla ilgili olduğunu hatırladığı bir
kitaptan sonra karar verdi. Tanrı ile konuşmak için bir telefon kulübesine
girdi. Çeşitli numaraları karıştırarak belirli yerleri aradı. İlk aradığı yer pideci,
ikinci aradığı yer büfe, üçüncü aradığı
yer ise Tanrı çıktı. Karşıdaki ses
oldukça cızırtılı geliyordu ama buna rağmen söyledikleri net olarak
anlaşılabiliyordu. “Tanrı işte” diye düşündü 19 yaşındaki adam. Daha sonra
Tanrıya başına gelenleri anlattı ve cennete gitmek istediğini söyledi. Tanrı, ilk aradığı pidecinin adresini verdi
ve ertesi gün saat tam 20.02’de orada olmasını tembih etti. “Kavurmalı pide
yeriz” diyerek de telefonu kapattı. Saatine baktı. Tanrı ile buluşmasına tam 17
saat vardı. Böyle bir dünyada, böyle bir adam için, 17 saat, evet, çok uzun bir
zamandı.
Ertesi
gün Tanrı ile hangi üslupla konuşacağını düşündü. Yardıma ihtiyacı vardı
kuşkusuz. En ufak bir saygısızlık her şeyi alt üst ederdi. Müftülüğe gitti ve
yetkili biriyle görüşmek istediğini söyledi. İçeri alındığı odada bıyıksız
olduğuna şaşırdığı bir adam Genç Bakış izliyordu. Hiç uzatmadan meseleye girdi
“Yarın Tanrı ile bir görüşmem var. Ama ne diyeceğimi bilemiyorum. Mesela ona
nasıl seslenmeliyim?” Bıyıksız adam bir süre sessiz kaldı. Gözü arada Genç
Bakış’a kayıyordu. Sonra birden ciddileşerek
“Onunla görüşeceğine gerçekten inanıyor musun?” diye sordu. “Gerçekten
inanıyorum” dedi 19 yaşındaki adam. Bıyıksız adam yine Genç Bakış’a
dalmıştı. “Bence var ya bu soruları
Abbas önceden dağıtıyor bunlara tamam mı, sonra da yok efendim üniversiteli
öğrenciler soru soruyormuş. Yazık valla!” dedi. Bir cevap alamayınca da “Bence
“nasılsınız rabbim” iyi bir başlangıç olur.” diyerek asıl konuya döndü. Hemen
not aldı 19 yaşındaki adam ve teşekkür ederek odadan ayrıldı.
Sadece
2 saat geçmişti. Önünde geçmesi gereken
15 saat daha vardı. Buluşma yeri olarak tasarladıkları pideciye gidip önceden
bir durum tespiti yapmaya karar verdi. Uzun süre yürüdükten sonra bir ara
sokağa girdi. Sokağın en sonunda yeşile çalan tabelasıyla “Dostlar Pide Salonu”
nu gördü. İçeride hiç müşteri yoktu. Bir tane adam fırının başında durmuş
açmaya hiç de niyetli olmadığı bir hamurla oynuyordu. Adama yaklaşıp “Bir tane
kavurmalı pide alabilir miyim?” dedi. Pideci kafasını hiç kaldırmadan “Olur”
dedi. Boş masalardan birine oturup beklemeye başladı. Masanın üstündeki menüden
pide fiyatlarını inceledi. Kaşarlı, kıymalı, kuşbaşılı, kavurmalı ve tüm
bunların çeşitli kombinasyonlarıyla sayısı 24’e yaklaşan tüm pidelerin isimlerini
tek tek okudu. Hepsinin fiyatı aynıydı “5 lira”. “Hadi yumurtalı-kaşarlı 5 lira
olur, hatta kıymalı-yumurtalı da 5 lira olur. Ama kuşbaşılı-kaşarlı-yumurtalı
pidenin fiyatı nasıl 5 lira olur?” diye düşündü. Bu sırada içeri elinde
paralarla bir çocuk girdi. Fırının başında hâlâ hamurla uğraşan pideciye para
ve “Bu da iade, adamlar kıymalı istemiş usta” diyerek bir poşet verdi. Pideci
bir şey demeden paraları cebine koydu. Bir süre sonra kasanın başına doğru
yürüyen çocuğa seslenerek “Al şu paketi servis yap ve delikanlıya ver” dedi.
Çocuk koşarak fırına doğru ilerledi ve 1 dakika 34 saniye önce verdiği paketi
ustasından geri alarak bir tabağa boşalttı. Biber ve domatesleri etrafına
dizdikten sonra “İçecek var mı abi?” diyerek 19 yaşındaki adama seslendi. Adam tek kolunu sandalyenin dirseğine koyarak
arkasını döndü ve “Ayran” dedi.
Pidesini
bitirdikten sonra ücretini ödemek için kasaya yöneldi. Çocuk tek bir tuşa
sertçe basarak yazar kasayı açtı ve “6 lira” dedi. Adam 10 lira verdi. Çocuk
ustasına dönerek “Bozuk var mı?” dedi.
Pideci de cebinden çıkardığı bozuklukları “1 2 3 4” diyerek 135 cm.’lik
mesafeden fırlatmaya başladı. Çocuk da neşe içinde “1 2 3 4” diyerek paraları
yakaladı ve “Buyur abi” diyerek 19 yaşındaki adama verdi. Bozuklukları cebine
koyan adam pideciye yaklaştı, “Benim yarın burada bir randevum var. Sizden
ricam beni tanıyormuş gibi davranmamanız ve sanki ilk kez buraya gelmişim gibi
benimle ilgilenmenizdir” dedi. Yine başını kaldırmadan “Olur” dedi pideci.
Dükkândan çıktı. Bir otele gitti. Otele yerleştikten 9 saat sonra uyudu.
Uyandığında
saat 19: 17 idi. Birden telaşa kapıldı. Geç kalacağını düşünerek hızlıca
giyindi ve otelden çıktı. Pidecinin önüne geldiğinde saat 20.04’ü gösteriyordu.
Kapıyı açarak içeri girdi. Masalar yine bomboştu. Sevindi, Tanrı henüz
gelmemişti. Pideci yine fırının başında bu defa bir hamuru döndürerek havaya
atıyor sonra tekrar yakalıyordu. Adam pideciye yaklaştı “Beni soran oldu mu?” “Olmadı”
dedi pideci. Adam bir masaya oturdu ve masanın üzerindeki gazeteleri
inceleyerek Tanrıyı beklemeye başladı. 7. sayfanın altında küçük bir
reklam-haber gördü …“Selami Şahin Halk Konseri”
Konserin gerçekleşeceği mekânın bulunduğu yere çok yakın olduğunu fark
etti.
Yarım
saat geçmişti gelen giden yoktu. Canı sıkıldı bu duruma. Canı sıkılınca da
karnı acıktı. “Acaba bir tane yurt barbunya alıp burada yesem ayıp olur mu?”
diye düşündü. Ayıp olacağına karar vererek bir tane kuşbaşılı-yumurtalı-kaşarlı
pide söyledi. Pideci “Olur” dedi ve elindeki hamuru tezgâhta açmaya başladı.
Pideci
tek başınaydı ve her işle o ilgileniyordu. Pideyi fırından çıkardı ve bir
tabağa attı. Hızlıca kesti, etrafına bir yeşilbiber ve iki domates koyarak 19
yaşındaki adama götürdü.
Adam
pidesini bitirdikten sonra ayağa kalkıp elini yıkamaya gitti. Lavabodan
çıktığında pidecinin çırağının dükkânın arka tarafındaki yarı açık mekânda, un
çuvallarının üzerinde uyuduğunu fark etti. Sessizce çıktı ve pideciye doğru
yürüyerek “Selami Şahin halk konseri
veriyormuş.” dedi. Pideci de “Evet aşağı mahallede hemen” dedi yine hamurlarla
ilgilenerek. Sonra birden “Cafer!,Cafer!” diye bağırdı pideci. Un çuvallarının
üzerinde uyuyan Cafer’den “Geldim usta” yanıtı geldi ve yanıta henüz nokta
koyulmamışken Cafer ustasının yanında bitiverdi. “Git şuradan tahin al sonra da
konsere mi neye gidiyorsan git” dedi. Cafer’in gözleri parladı “Selami Şahin konseri” dedi. Ustasından
aldığı parayla hızla uzaklaştı. 19 yaşındaki adam “Acaba ben de mi gitsem
konsere?” diye düşündü. Neredeyse 45 dakika olmuştu ve tanrıdan hâlâ haber
yoktu. Cafer hızla dükkâna girdi ve tahini pideciye verdikten sonra “Ben
çıkıyorum, sana kolay gelsin usta” diyerek kapıya yöneldi. Bu sırada pideci
“Cafer dur bir dakika” dedi. “Bu
delikanlı da konsere gitmek istiyor galiba. Eğer öyleyse birlikte gidin. Yakın
da olsa belli olmaz. Karışık bizim sokaklar, belki bulamaz konser yerini” dedi.
Cafer başka bir Selami Şahin dinleyeni olan 19 yaşındaki adama parlayan
gözlerle bakıp “Gidelim mi abi?” dedi. Adam “Ama benim bir randevum var” dedi.
Pideci de “ 1 saattir bekliyorsun zaten. Gelen giden yok. İstiyorsan bir not
bırak, beklediğin şahıs gelirse ben notunu iletirim” dedi. 19 yaşındaki adam
saatine baktı. Gerçekten de bir saat olmuştu. Pidecinin fikrine sıcak baktı ve
bir kâğıt kalem istedi. Cafer zıpkın gibi kasaya yöneldi ve anında kâğıt ve
kalemi bularak adama verdi. 19 yaşındaki adam kâğıda “Tanrım” yazdı ama hemen
üstünü çizerek yeniden başladı.
Rabbim nasılsınız? Sizi bekledim
ama gelmediniz. Aşağı mahallede Selami Şahin konseri varmış. Ben şimdi oraya
gidiyorum. Durumum acil. Eğer bu notu okursanız lütfen beni konser alanında
bulun.
Notu
katladı ve pideciye verdi. Ardından da cebinden beş lira çıkararak kasanın
yanına koydu. Pideciye teşekkür edip dükkândan Cafer ile birlikte çıktı.
Selami
Şahin yeni albümünden fazlaca şarkı söylese de kimsenin dilinden düşüremediği
klasiklerine de haksızlık yapmamış ve alana toplananları hoş bir reveransla
selamlayarak konseri nihayete erdirmişti. Cafer ve 19 yaşındaki adam pideciye
dönmek için yürümeye başladılar. Cafer “Abi “İçkim Sigaram”ı niye söylemedi
acaba Selami abi ya? Çoğusu bilmez ama o şarkının söz ve müziği Selami Şahin’e
aittir.” dedi. Adam da “Repertuarına almamıştır. Sonuçta her bir şarkıyı çalmak
için 3-5 gün prova yapıyor bu adamlar. Haksızlık etmemek lazım” dedi. Cafer de
“E öyle tabi” dedi “Adamlar bu işin ameliyatını yapmış bir yerde”
Pideciye
girdiler. Cafer doğruca un çuvallarına gitti. Adam da pideciye yaklaşıp “Gelen-
giden var mı usta?” dedi. “Bir kadın geldi.” dedi Pideci. “Randevusu olduğunu
ama geciktiğini söyledi. Ben de senin notunu verdim. Notunu birkaç kez okudu.
Sonra oturdu bir daha okudu. Nasıl desem, şaşırmış gibiydi. Sonra kâğıt kalem
istedi. Verdim. O da sana bir şeyler
yazdı. İşte burada” diyerek bir kâğıt uzattı adama. Notu alırken “Kadın mı?”
diye sordu pideciye. “Evet” dedi pideci “Bir kadın.” “Demek Tanrı bir kadınmış!”
diye düşündü 19 yaşındaki adam. Sonra da bir masaya oturup notu okudu:
Selamlar. Randevumuza geç kaldım
kusura bakma. Sen de beni beklemekten sıkılıp Selami Şahin konserine gitmişsin
anladığım kadarıyla. Aslında buraya cennete gitme isteğini yerine
getiremeyeceğimi bildirmeye geldim. Bizim tarafta durumlar karışık. Bir sürü
bina falan yenilenecek. Mekân değişikliği yapma durumları söz konusu. Bir sürü problem
işte. Ben de o yüzden buralardayım. “Ben söz verdim mi tutarım, benim adım
bilmem ne” diyen mühendis bir adam varmış. Özellikle cehennem tarafındaki
zibidiler onu tavsiye etti. Ona bulmam
gerekiyor. Tahkikatı sürdürüyoruz. İşte bu sebeplerden dolayı konsere
gelemeyeceğim. Gözlerinden öperim.
Not: Cennetten de garip bir yerdesin
şekerim. Sana tavsiyem: Keyfini çıkar.
Sevgilerle:
Tanrı.
19
yaşındaki adam notu katladı ve cebine koydu. Pideci sessizce ayakta duran adama
elindeki hamuru havaya atıp tekrar yakalayarak sordu “Ee, “Seninle Başım Dertte”yi
söyledi mi Selami?”Saat gece yarısını çoktan geçmişti ama Dostlar Pide Salonu
hâlâ açıktı. Ve pideci, bıkmadan usanmadan hamurlarla oynamaya devam ediyordu.
“Tanrı haklı” diye düşündü 19 yaşındaki adam. Sonra da pideciye dönüp “Söylemez
mi usta, hem de Allahına kadar söyledi” dedi.
Daha önce Behçet Bey Fanzin'de yayımlandı.