Bir yere varmıyor. Bu kesin. Yazarların, iyi
yazarların tek bir meselesi olur genelde. Her yeni öyküde ya da romanda o meselenin bir çeşitlemesini sunarlar. Jonathan Franzen, Özgürlük kitabında tam 600 sayfa
boyunca bir ailenin, böyle bir dünyada varolmaya çalışan aile bireylerinin hikayesini
anlatıyor. Özgürlüğün, daha doğrusu özgürlük hissinin ne
olduğunu, ona sahip olmanın ne anlama geldiğini ve böyle bir yanılsamaya
kapıldığımızda nasıl hayal kırıklıkları yaşayacağımızı…
Sonuç aynı: Bir yere varmıyor. Elbette özgürleşmeliyiz.
Ta ki özgürleşmenin asıl mesele olmadığını anlayana kadar. Her gün kalkıyor, yürüyor
ve mahvoluyoruz. Kitapta belki de bu güneşin altındaki insanlar arasında olabilecek her şey,
her nokta ele alınıyor. Mutluluklar, umutlar, beklentiler ve acılar. Ama bir yere varmıyor. Çünkü dünyadayız. Yani
burada değil. Dünyada. Bu kolay atlatılabilecek bir şey değil. Jonathan Franzen
da atlatamıyor. Yoksa insan neden 600 sayfalık bir kitap yazar ki?