14 Nisan 2014 Pazartesi

Abi Ben Üniversiteden Sonra Şiiri Bıraktım




Ege Üniversitesi’nde bir şiir topluluğumuz vardı. Tuhaf bir yerdi. Üyeler haftanın üç günü buluşup toplantı yapardı. Mesela dinleti toplantılarımız vardı. Baya ses çalışması falan yapardık “Yenilgi Günlüğü” için yaptığımız dinleti herhalde “şiir dinletisi” denen şeyin en güzel örneklerinden biriydi. İlk gösterimize 9 sonraki gösterimize ise 45 kişi falan gelmişti. Ama zaten sıfır okuyucu, sıfır dinleyici kafasıyla hareket ettiğimiz için, seyirci sayısından fazla olan ekiple dinletileri kutlar, hatta mutlu olurduk.

Şimdi esas anlatacağım bu değil. O günler geçti. Fakat o günlerden tanıdığım bazı insanların şu an ne yaptığını çok merak ediyorum. Yakınımda olanlardan haberim var. Bazıları kitap hatta dergi çıkardılar. Bazıları şiiri bıraktılar. Bazıları ise bütün şairlerle tanış olup kitap çıkartmaya, bir o tarafa bir bu tarafa yanaşmaya çalıştılar. Yanaşmaları kabul görmeyince de yeniden solcu falan oldular. Mal oldular yani. Ama bazıları da var ki kelimenin gerçek anlamıyla “kayboldular.”

İşte bu kaybolan arkadaşlardan birini geçen gün Facebook’ta buldum. Bulur bulmaz da ne yaptın abi falan diye sordum. Bir iki hoşbeşin ardından “Şiiri ne yaptın, yazıyor musun hala?” dedim. Arkadaş da bana “Abi ben üniversiteden sonra şiiri bıraktım” dedi. Nişanlıymış. İş çok boğuyormuş falan filan. Bıraktığımda geldiği son nokta Ah Muhsin Ünlü idi. Biraz Facebook sayfasına baktım. 5 yıl önce neredeyse aynen orda duruyor. Yine Muhsin gönderileri falan yapıyor. “Şiir ne okuyosun?” dediğimde de Cemal Süreya’ya yeniden baktığını söyledi. Nedense üzüldüm sonra. Ya bu adam niye böyle oldu falan dedim. Şiirden sıkılırsın falan anlarım da, üniversite bitince bıraktım nedir yahu. Biliyorum aslında. İşte ortama gelmişiz, şiir konuşuluyor vs. E ben de bir bakayım ayaklarıydı bunlar. Böyle en az 50 insan tanıdım toplulukta. Bazıları iki toplantıdan sonra uğramazdı.

Şiir topluluğunda “Her sene bir adam kazan” durumumuz vardı. O adamlar sonradan hakkaten iyi şiirler yazdılar. Güzel yazılar, acayip dergiler çıkardılar. Bazıları sonradan muhbir oldu. Yemeğimizi paylaştığımız, pezevenklerin elinden gidip aldığımız adamlar sonradan gelip götlük yaptılar falan. Ama hepsi sonuçta iyi şiirler, yazılar yazdılar. Dünyanın çıkmayan en güzel şiir dergisi işte bu adamların elinden çıkacaktı ama olmadı. Bir ihtimal daha vardı felaket oldu yani.

Özlediğimden yazmıyorum bunları. Üzüldüğüm için yazıyorum. Sanki hiçbiri işe yaramamış. Geride sadece üç kişi hatta sadece ben kalmışım gibi. Adamlar hayata atılmışlar. Şiir falan gibi “boş” işleri bırakmışlar, dergi yapmak falan gibi dertleri yok, mutlular lan hatta. Herkes gitmiş hakkaten. Hepsi bir işe ya da kıza bakıyor. İkisinden birini bulan hayata doğru uzaklaşıyor. Şiir eninde sonunda kaybetmelidir. Üniversiteden sonra şiir yazmayanlar kazanmasın diye mutlaka ama mutlaka kaybetmelidir. Bu işte zaten ekmek yok. Popülerlik desen hiç yok. Kızlar roman okuyor. Kız da yok. Bomboş şiir var işte. Ortada öylece duruyor. Görünce üzülseniz mi, sevinseniz mi bilemiyorsunuz. Belki de ikisini birden yapmak lazım.