Behçet Bey diyor ki;
I have a dream
sevgili şiir sevicileri!
Bu dream aslen
çok yönlü bir kurumdur. Lakin sakın ha bu “kurum” lafından bürokratik bir şey
anlaşılmasın. Bu kurum soyut ve çoğul bir gönüllüler topluluğunun doğal olmayan
iletişim yollarıyla bir araya gelip çeşitli hayati durumlara müdahalelerde
bulunması yoluyla vücut bulacaktır. Bu önemli kurumun adı ise “Nabıyonuz Ya Siz
Kurumu” şeklinde olacaktır.
Peki nedir bu
hayati durumlar?
İki ana başlık
üzerinde hassasiyetle durulacak ve gerekli görülen yerlerde diğer hayati
hususlara da müdahalelerde bulunulacaktır. İki ana başlığın birincisini şöyle
açıklamaya çalışayım :
Mesela bu
dünyaya aşkınızın bir meyvesi olarak çocuk getiriyorsunuz. Çocuğunuza şapşahane
bir isim bulduğunuzu düşünerek nüfus müdürlüğüne gidiyorsunuz. Nüfus
müdürlüğünde görevli memur size “Çocuğunuzun adını ne koymaya karar verdiniz?” türünden
bir sual yöneltiyor. Ve siz sevinç içinde mesela “ Davutcan!” diyorsunuz. İşte
tam bu sırada “Nabıyonuz Ya Siz Kurumu”ndan bir gönüllü şimşek hızıyla arkanızda
beliriveriyor ve sizi sol omzunuzdan hafifçe dürttükten sonra beş parmak açtığı
elini sağa ve sola çevirerek şöyle diyor
“Nabıyonuz ya siz! Davutcan diye isim mi olur?” Ardından bu ismi koymaya
çalışan kişileri bir köşeye çekip “Bakınız, sonuna Can, Gül gibi şeyler eklenen isimler bitti
artık. Rica ediyoruz koymayın bu ismi.” diyor. Daha sonra bu ismi koymak
isteyen kişiler kısa bir süre düşündükten sonra koymaya çalıştıkları ismin
saçmalığını anlıyor ve Nabıyonuz Ya Siz Kurumu (NYSK) gönüllüsüne teşekkür
ederek mekândan ayrılıyorlar. Bu uygulama aynı
şekilde mesela Hakancan, Ömürcan, Utkucan, Melekgül vb. isimler talihsiz
yavrucaklara konulmaya çalışıldığında da etkin olarak kullanılabilir.
İkinci ana
başlık ise Türkçe şiirde bir devrim yapmak amacıyla uygulanacaktır. NYSK
gönüllüleri şiir yazan ya da yazdığını sanan birçok insanın numaralarını bir
şekilde ele geçirecek ve bu kişileri ciddi bir biçimde izlemeye başlayacaktır.
Şiir basan tüm dergiler ve yeni çıkan tüm şiir kitapları düzenli olarak takip
edilecek ve müdahale gerektiren konularda hemen harekete geçilecektir. Mesela
bir şiirde, şiir gayet güzel akarken şöyle bir bölüm başladığını tespit edelim:
“ve elimizi göklere açarak
rabbim kurtar bizi bu acayip kölelikten
rabbim otobanları iptal et
rabbim topraklarımızı işleyerek doyuralım karnımızı
ne olur
rabbim bir peygamber daha
……………………………”
İşte bu dizeleri
okuyan bir NYSK görevlisi hemen telefona sarılıp bu şiiri yazan insana ulaşıyor
ve diyor ki “Beyfendi, maalesef “
rabbim” ile başlayan dizeler Ah Muhsin Ünlü ile başladı ve bitti. Bu konuda
sizi uyarmak isteriz, iyi günler."
Örnekler
çoğaltılabilir. Yine mesela evinde oturup Jacques Derrida'nın
"Gramatoloji" kitabını okuyan bir günümüz şiir eleştirmeni, tükenmez
kalemini yavaşça alıp bir cümlenin altını " Bir gün eleştiri yazarken
lazım olur" diye düşünüp çizerken yine bir NYSK gönüllüsü bir ip ile son
sürat uçarak bu eleştirmenin evinin camından içeri dalar ve der ki "Beyefendi
elinize aldığınız her felsefi içerikli kitabı alıntı yapmak için kullanmayın
lütfen. Biraz da düşünce üretmeye çalışın.” Sonra da geldiği istikamete doğru
yeniden uçarak gözden kaybolur. Sarsılan eleştirmen kalemini bir kenara bırakıp
"Evet yaa. Böyle hep alıntı hep alıntı yaşantı mı olur? Gideyim de iki
ekmek alayım." diyerek kitap çizmekten ve her yazısının yarısını alıntıyla
doldurmaktan vazgeçer.
2
Liman
Mehmetcihat’ın “Avangard şiirin
eleştirisi de avangard olmalıdır” şeklinde özetlediği yeni bir eleştiri türünün
memleketimize kazandırılması için gerekli çalışmaları da yine NYSK başlatacaktır.
Bu yönde ilk adım ise “Aşk şiirleri
üzerine aşk şiirleri” yazılarak” atılacaktır.
NYSK görevlileri
bir araya toplanarak, günümüze kadar yazılmış en popüler aşk şiirlerini oylayacak
ve belki de şiir denen şeyin tanımlanmasına neden olan bu şeyleri eğip bükerek
yeniden yaratacak ve “Şiir” ya da “Aşk şiiri” (Ki artık bu ikisinin birbirinden
ayrılması imkânsızlaşmıştır) denen şeyleri yeniden boşaltacaktır.
Mesela Attila
İlhan’ın meşhur “Ben Sana Mecburum” şiiri kekeme bir çocuk ağzıyla yeniden
yapılarak halka sunulacaktır. Şiirin adı bir iki harfle değiştirilerek, aslında
bugüne kadar yaratılan tüm o duygusallıkların bir iki harfin yer
değiştirmesiyle ne kadar da saçma bir noktaya eğrilebileceği hesaplanacaktır
(Yapılan çalışmalarda “Ben sana memnunum diyemezsin” şeklinde garip örneklerle
karşılaşılsa da sonraki aşamalar da daha sağlıklı sonuçlara ulaşıldığı tespit
edilmiştir). Ardından ise “Bir telefon
mesajı olarak şiir” başlığı altında “Çökertme ve yeniden kırılma” seansları
düzenlenecektir.
Bn sna mcbrm
şeklinde birçok kişiye mesaj atılarak eleştirinin neyin eleştirisi olduğu ve
hangi eylem türleriyle işlevselleşebildiği sorgulanacaktır. Bir sonraki ve son
aşama ise eylem kararının sokağa “inmesi” yle vuku bulacaktır. Günümüzde pek
popülist olan ve ağızdan bir türlü düşmeyen “Halk”ın ne idüğü olduğu
görülecektir. Yıllardır seslenilen, adına bir şeyler yapılan, “inilen” halk
kimdir ve nerededir? Varsa eğer “Halkçı” olmanın, ya da “Halkçı şiir” yazmanın
neye dalalet olduğu tartışılacaktır. Mesela ben şimdi halka inen biriyim
diyelim, onla ilgili şiirler yazıyorum, onu savunuyorum, peki kimim ben?
Kendimi nerede konumlandırıp da halka iniyorum? Bu tip sorulara ise genel
olarak “Halka inme gereksinimi duyan kişi halkı bilmeyen kişidir” türünde
cevaplar verilecektir. Zira kendini “Halkçı” şu ya da “Halkçı” bu şeklinde
tanımlayan kişi bir noktada eleştirmen de olabildiği için, halkın kendisinde
bulunmayan bir kültüre sahip olmakla övünür gibidir.
3
NYSK’ya kabul
şartları ise şu şekilde olabilir::
1- “Şiir şudur” “Şiirde şu vardır”
“Şiirde bu yoktur” şeklinde tanımlamalar yapanlar kuruma alınmayacaktır.
2- Bilmem ne manifestosu diye ortalığa
zıplayanlar kuruma alınmayacaktır. Şiirin manifestosu ancak şiir yazılarak gerçekleşir.
Fazla söz ve temaşaya müsamaha gösterilmeyecektir
3- Şiir ya da edebiyatı bir disiplin
haline getiren ve buna göre yorumlar geliştiren kişiler Sürat Kargo ile Hilmi
Yavuz ve benzerlerine yollanacaktır.
4- “ …’nın Sonu “. …’nın Ölümü gibisinden
laflar, gerçekten de bu şeylerin sonunu getirmeyecek ya da ölümüne sebebiyet
vermeyecekse kullanılmayacaktır.
İşte bu kurum
ile klişeden kaçmak imkânlı hale gelebilir. Saydığımız öneriler bir yöntem
haline gelip hem blog fedailerine, hem ağabeylere, hem Allah kitap şairlerine,
hem de polemik sevici aynı zamanda kafa kesici ve kılıçlı şizofrenik vakalara
uygulanırsa güzel günler görebiliriz.